6 Kasım 2020 Cuma

Çal Edgar!

 Gözlerimi açtığımda güneş Büyük Britanyamızın aristokrat topraklarında doğuyor, mavi kanım damalarımda soylu bir coşkuyla akıyordu. Coşkuyla aktığı için psikoza girdim ve gözlerimi yeniden kapadım.


Gözlerimi tekrar açtığımda güneş, asla güneşin batmayacak olduğu Büyük Britanyamız'da batıyordu. Mavi kanım damarlarımda durgun bir devinim halindeydi ve tüm gün yatakta olmamdan dolayı vücudum vikontesin yaşlı eltisi gibi uyuşmuştu.

Hizmetçimi çağırmak için yatağın başındaki zilin ipine uzandım. Beş dakika sonra hizmetçim gelmiş, porselen yüz yıkama LEĞENimi bana uzatıyordu.

Bir an boş bulunup "yok içmeyeceğim" dedim ama sonra suyun aslında yüzümü yıkamam için uzatıldığını idrak ettim. Kont karısı bünyem, geç saatte uyanmaktan affallamıştı. Ancak kafamda sorular da belirmeye başlamıştı.

Neden kimse ben uyurken bu kont karısı neden uyuyor diye odaya girmemişti?

Neden arşidük sülün avından döndüğünde Kont Kocam Edgar ile odama çıkıp beni görmek için hiçbir girişimde bulunmamıştı? Çünkü herkes bilir ki, soylulukta yatakta yatan bir kadını görmek için kadının yatak odasına girilir ve o ziyaret edilir. Pis pis uyku kokan odanın kokusu, soylu damarlardan akan kanın asalet altında diğer asillerin burnuna gitmez, ancak odadan çıkan herkes üç saat boyunca odadaki yoğuşmuş uyku ve yatak kokusu yüzünden eblehleşir.

Kalkıp kuzey kanadındaki salona indiğimde Kont Kocam Edgar'ın piyano çaldığını duydum.

Ancak güney kanadındaki piyano salonundan geliyordu ses.

Soylu adımlarla güney kanadındaki piyano salonuna doğru yürüdüm.

Kont Kocam Edgar piyanonun başında Cenaze Marşı'nı çalıyordu.

Çalmayı bitirdiğinde arkasından sinsice yaklaştım:

"Edgar, hayatım, ne yapıyorsunuz?"

Sesimi duyup arkasına döndüğünde ne kadar çökmüş olduğunu gördüm.

Yüzünde bir dehşet ve umutsuzluk saklıydı.

Beni görünce bu duygu yerini histerik bir sevince işaret eden bakışlara bıraktı.

"Ama siz, kontes, yaşıyorsunuz!" diyerek ayağa fırlayıp Fransız dantelinden yapılma elbisemin eteklerini öpmeye başladı.

Keşke etek yerine elimi falan öpseydi, diye düşündüm ancak kafamda yeni bir soru oluştuğundan buna tam odaklanamadım:

"Edgar, hayatım, ne demek "siz yaşıyorsunuz?" diye sordum.

"Ah, kontes, hayatım, sizin öldüğünüzü düşündüm" dedi ayağa kalkıp kılıcıyla gözyaşlarını silerken.

Sabah kahvaltıya inmediğimde şaşıran Kont Kocam Edgar ölmüş olduğumu düşünmüş. O yüzden yarın cenazemi kaldırmak için bir organizasyon şirketini aramayı düşünmüş. Tüm bunlar hassas bünyesine ağır geldiğinden de bir Kont olarak kendisini piyanoya ve kılıcının asil parlaklığına gelmiş.

"Fakat hayatım, Edgar, niçin odaya gelip beni kontrol etmeye gelmediniz?" dedim.

"Ah, hayatım, kontes, bir kontesin odasına onun daveti olmadan asla giremem" diyip aristokrat bir hareketle aniden arkasını bana dönüp uzaklara bakmaya başladı.

Ya sen onu külahıma anlat, iki ay önce odamın kapısını zorluyodun beee, diyecektim ancak birden kont karısı olduğumu hatırladım ve Kont Kocam Edgar'ın ne kadar soylu ve aristokrat bir erkek oluşunu takdir ettim. Zira ben de olsam aynısını yapardım; kapıyı tıklatıp içeri girmek Elizabeth döneminde henüz icat edilmediğinden asla odasına girmem, eğer ölse bile kokusu çıkana kadar büyük ihtimalle Kont Kocam Edgar'ın defin işlemleri için girişimde bulunmazdım. Hayır, bir kont karısına asla yakışmaz bu.

"Ah, Edgar, hayatım" dedim ve ellerimi ona doğru uzattım.

Ancak arkası dönük olduğundan ellerimi görmedi. Sadece sesimi duymuştu.

"O zaman, hayatım, kontes, madem yaşıyorsunuz, sizin için bir eser çalmak istiyorum" diyerek aniden aristokrat bir devinimle bana döndü.

Ellerim hala havada olduğundan, Kont Kocam Edgar'ın karşısında aniden ellerimi indirmem hoş kalmayacağından havada kalmış ellerimle ona bakıp, sonra pencereden batmakta olan güneşin son aydınlığına bakıp konuştum:

"Ah, hayatım, çalın Edgar", dedim.

Kılıcının kıçına batmamasına özen göstererek piyanonun başına oturdu.

Çaldığı eser, yine Cenaze Marşı'ydı.

Bir kont karısı olarak havada kalan ellerimle Kont Kocam Edgar'ın ölmemiş oluşum şerefine çaldığı eserin coşkusuyla, Büyük Britanya'nın üzerinde batan güneşi izledim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kont Kocam Edgar Sınıf Bilinci

"Vikontesin eltisine ne demeli peki? Sınıf bilinci için diktirdiği o korse de neydi öyle! Aman Tanrım, uzun zamandır gördüğüm en sıkı k...