6 Kasım 2020 Cuma

Kendine Ait Bir Kont Koca

 Güneşin asla batmadığı Britanyamızın güneşsiz bir sabahına daha uyanmıştım.


Oda hizmetçimin odaya gelmesi için çalmam gereken zili çalmak için görevli olan hizmetçim ortalarda görünmüyordu.

Bir kont karısı olarak zili kendim çalamayacağımın farkındaydım.

Ancak yataktan kalkmak istiyordum.

Benliğimin talepleri ve kont karısı kurallarına sıkı bağlılığım arasında gidip gelen arzularıma yenik düşen kont karısı frontal korteksim bu gerilime daha fazla dayanamadı ve füge girdim.

Kendime geldiğimde Kont Kocam Edgar'ın az pişmiş böbreğini küçük parçalara böldüğü ve tek bir parçasını bile yemediği kahvaltı masasının bir ucunda oturmaktaydım. Tabağımdaki hiçbir şeye dokunmadan masada geçirdiğim sürenin tamamı boyunca böbrek kokusunu içime çekerek virginia'nın instagram hesabında eril böbrek konusunu ne zaman açacağını düşündüm.

Kont Kocam Edgar kahvaltısının ardından piposunu içmek üzere kuzey kanadındaki salonun şöminesini yaktırıp batı kanadındaki kütüphanesinde pipo içmeye çekildikten sonra masadan kalktım.

Güneşin asla batmadığı güzel İngilteremize bozbulanık bir hava hakimdi ve bu havayı bir kont karısı olarak ölmüş güneş altında ipek şemsiyemi açıp depresif biçimde dolanmak için uygun buldum.

Malikanenin dışına çıktığımda bir kont karısı olarak malikane sınırları dışına çıkmış olmaktan, bir serf gibi doğal atmosfer ve toprağa değmekten hemen psikoza girmem gerekiyordu.

Girdim.

Çıktığımda, arazimizde, attan düşüp ölen eski aşığım vikontun hayaleti eşliğinde yürüyordum. Bir kont karısının günde kaç adım atması gerektiğine dair bilgiyi unuttuğum için kendimi vicdan azabıyla dolu hissettim. Gözlerim yaşlarla doldu ve ağlamaya başladım. En yakın zamanda kiliseye gidip günah çıkarmam gerekiyordu ancak Kont Kocam Edgar'la olan tüm evliliğimiz süresince hangi mezhepten olduğumuzu bir türlü öğrenemediğim için kilise konusunda da kafamda soru işaretleri vardı.

Genzime bir kont karısına yakışmayacak biçimde akan sümüğümün mahvettiği durum sonucu attan düşüp ölen eski aşığımın hayaleti de düştüğü atın hayaletiyle beraber dört nala benden uzaklaştı. Güzel İngilteremizin örfüne adetine sövmüşüm gibi hissediyordum; genze akan sümüğün köklü tarihimizde ya da damarlarımızda akan mavi kanla ilişkisi yoktu. Kendimi mavi kanımdan yoksun hissederek kederlendim.

Bu keder içinde bir süre ruhani debelenişler yaşayarak ağladım.

Tam olarak neden ağladığımı bilemezken, uzaktan Kont Kocam Edgar'ın gelmekte olduğunu gördüm. Elinde bir baston, bastonla sağa sola vuruyor gibi yaparak havayı dövüyordu.

Bana doğru yaklaştığını fark ettiğimde genzime akan sümüğümün bi an önce durmasını istedim. Kont karısı olarak genzime sümük akması gerçekliğini Kont Kocam Edgar'dan saklayamazdım.

Yanıma yaklaştığında baston tutmayan elinde bir şişe viski olduğunu gördüm.

Güneşin asla batmadığı İngilteremizde bahar aylarına girmiş olduğumuz zamandan beri sürekli alkol alan ve geceleri naralar atarak arazide kontluk sınırlarını zorlayan Kont Kocam Edgar yanıma yaklaşırken burnuma viskinin keskin kokusu da geldi. Bu koku ile tamamen açılan burnum, akıtabileceği kadar sümüğü genzime akıtarak iç dünyamda fırtınalar kopmasına yol açtı.

Bana doğru yaklaşırken gözlerini bende sabitlediği için, her kont karısı gibi kafamı çevirip uzaklara baktım. Bir yandan da yaklaştığı mesafeyi hesaplamaya çalıştım ama ben sözelci bir kont karısıydım. Hesaplayamadım. Yard, feet falan düşünürken zaman geçti. Metre, diye bir ses kafamda yankılandı ama santimetre mi milimetre mi ayırt edemedim.

Kafamı çevirmiş uzaklara bakarken bastonun baktığım hizaya doğru fırlatıldığını ve biraz uzağıma düştüğünü gördüm.

"Ah, Edgar, hayatım!" dedim kafamı çevirmeden.

Kont Kocam Edgar öksürerek karşılık verdi.

"Ah, Edgar, hayatım! Üşütmüşsünüz!" dedim.  O arada genzime akan sümüğün yarattığı gerilimin yerini Kont Kocam Edgar'ın kontluktan hayli uzak hallerinin yarattığı gerilim almıştı. Boş durmamak adına bu gerilimleri sahiplendim.

"Bazen düşünüyorum da...." dedi Kont Kocam Edgar yanıma doğru yaklaşırken.

"Ah, Edgar, hayatım! Ne düşünüyorsunuz?" diye sordum. İçimden daha fazla yaklaşmamasını umuyordum.

Fakat umduğumun aksine Kont Kocam Edgar daha yaklaşmış ve ben ani hareketlerden kaçınmak zorunda oluşunun farkında olan bir kont karısı olarak aniden elimi çekmediğim için sol elimi tutmuştu.

"Bazen düşünüyorum da...." diyip tekrar yutkundu. O sırada eldivenin içindeki elimi hızla çekip kuyruğunu bırakıp kaçan toprakla bağı kesilmemiş ancak 1789 yılındaki hareketlenmeden de haberi olmadığı halde kuyruğunu bırakarak yaşamaya devam edebilen sürüngen hayvan gibi kaçmam gerektiğini düşünüyordum.

"Ah, Edgar, hayatım!" dedim.

Kont Kocam Edgar durup baktı. Elimi sıkmaya devam ediyordu.

"Bazen düşünüyorum da, neden bir varisim olmasın?"

Kont Kocam Edgar'ın yıldırım gibi düşen sözleri karşısında irkildim;

"Ah, Edgar, hayatım!" dedim ve hızla elimi çekerek genzime akan sümük seline gözyaşlarımın yüzümü yıkmaya başlaması ile eşlik etmeye başladım.

Üzerinden yayılan viski kokusunun kont karısı burnumun direğini kırdığının farkında olmayan Kont Kocam Edgar ise gözyaşlarıma rağmen bana daha da yakınlaşmaktaydı. Kont karısı olduğum için hem ağlayıp hem kaçamazdım. Acı içinde, asla güneşin batmadığı İngilteremizin köklü geleneklerine bağlılığımdan taviz vermeden, içimdeki kaçma isteğine karşı çıkarak ağlamaya devam ettim.

Kont Kocam Edgar ürememiz yönünde bir laf etmişti!

Bir kont karısı olarak bu kadarına dayanamam ve bayılmam, ardından psikoza, ardından füge girmem gerekiyordu.

Ancak nedense bunların hiçbiri olmadı.

Ağlamaya devam ederken toprakla bağını kaybetmemiş düşük sınıftaki hayvan kökenli bireylerden biri olan sırtlan adlı mahlukata benzer bir ifade ile bana daha da yaklaşmıştı.

"Ah, Edgar, hayatım!" dedim gözyaşları içinde.

Bir yandan da aniden aklıma gelen Virgina ile durgunlaşmıştım; eril kökenli erkek birey Kont Kocam Edgar'ın unvanına rağmen üreme yönündeki banal talebine karşılık hala kaçmamıştım ve kafamda o malum soru dönmeye başlamıştı: What would Virginia do?

Kendine ait bir Kont Koca.

Kont Kocam Edgar'ın uzaklaşmaya niyetinin olmadığını anladığım andan itibaren kafamdaki işlevsiz sorular ve damalarımdaki mavi kana yönelttiğim ilgim, Kont Kocam Edgar'ın bu talebi karşısındaki tepksizliğime Virginia'nın beni "ERKEK YANCISI" diye suçlama ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu anımsatmıştı. Belki beni vikontes ve düşesin eltisiyle kurdukları vatsap grubundan atarlardı ya da bulok - anbulok atarlardı.

Henüz sosyal medyanın icat edilmediğini idrak ederek pek de derin olmayan, bir kont karısına yakışacak derinlikte bir nefes aldım.

Eril kökenli erkek birey kocam, Kont Kocam Edgar'ı iteklemediğim ikinci dakikanın sonunda Kont Kocam Edgar'ın burnundan kusmaya başladığını fark ettim.

Üzerime kusmamak için beni kibarca itti.

Arazimizin zeminine viski kokulu kusmakla meşgul olan Kont Kocam Edgar'dan kafamı çevirerek arazimizin ufka uzanışına baktım.

"Ah, Edgar, hayatım!" dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kont Kocam Edgar Sınıf Bilinci

"Vikontesin eltisine ne demeli peki? Sınıf bilinci için diktirdiği o korse de neydi öyle! Aman Tanrım, uzun zamandır gördüğüm en sıkı k...