6 Kasım 2020 Cuma

Çek Şu Elini Edgar

 Yine bir cumartesi sabahıydı.

Kont Kocam Edgar'ın az kızarmış böbrek ile yaptığı, kahve ve sütlü çayla tamamladığı kahvaltısını yemesini üzerinde "Go Vegan" yazan baskılı korsemle masanın diğer ucundan izlediğim bir sabahın ardından, her kont karısı gibi cumartesi sabahında kontluk arazimiz içinde yürüşe çıkma arzusuyla doldum.

Kont Kocam Edgar kahvaltıdan sonra ağzını ipek peçeteye silip bana doğru baktı.
"Hazırsanız çıkabilirsiniz, Mrs.", dedi.

"Çıkabiliriz, Edgar" dedim, "ama biraz bekle de hizmetçilerim beni cumartesi sabahı kırda yürüyüşe çıkmış kont karısı için uygun kıyafetlerin içinse soksun" dedim.

Hizmetçilerim eşliğinde kaç kat olduğunu sayamadığım kadar çok etek giyip, hafif bulutlu olmasına rağmen güneşin varlığını hissedebiliyordum. Kont karısı olduğum için beyaz tenli varoluşuma zarar gelmesin diye kıyafetlerin içine sokulduktan sonra elime bir de şemsiye tutuşturuldu.

"Aman hanımefendi, rabbim yazdıysa bozsun, güneşte yanabilirsiniz", diyerek şemsiyenin elimde kalmasını sağlamak için dehşet içindeki bir suratla, her hanımına bağlı feodal sömürgesi birey gibi elimdeki şemsiyeyi bırakmamam için uyardı hizmetçim.

Odamdan çıkıp aşağı indiğimde Kont Kocam Edgar da kahvaltı kıyafetlerini çıkarmış, Harvey Nichols'tan aldığı cumartesi kırda karısıyla yürüyüşe çıkan kont için uygun düşecek bir kıyafete bürünmüştü. Uzaktan bakınca sahneye çıkmaya hazırlanan ama sahnenin 18.yy'da hazırlandığı gerçeğini de gözardı etmeyene enrüke iglesyas'a benziyordu bir an için ama sonra kafamdan bu düşünceyi koydum; maşeyal föşikbendır henüzm icad edilmemişti ama Kont Kocam Edgar kendisine benziyordu. Biraz daha sümsükçe ve monokl takmış bir haldeydi, ama olsun.

"Ben hazırım Edgar" dediğimde ağır adımlarla bana yaklaşıp elimi tuttu. Merdivenden tek başıma iniyor oluşum onu dehşete düşürmüştü ama kontluğundan taviz vermemek adına ağır hareketlerle sürece dahil olmayı seçmişti yine.

"Bir daha merdivenlerden tek başınıza inmeyin, Mrs." diyerek elini uzattı, son basamağa gelene kadar tutu. Zaten kolları pek uzun olmadığı için ancak sondan 4. basamakta elime yetişebilmişti. Ama olsun, sonuçta kocam kont.

Kırda yürüşe çıkmak için güzel bir gündü. Her yer feodalite ve sanayi devriminin gelişini göremeyen burjuvanın sükuneti ile kaplıydı. 

Aramıza her kont ve kont karısı gibi tam olarak 2,5 metre koyarak yürümeye başladık. Kont Kocam Edgar'ın tek eli cebinde, diğer eli ise kontluk arazisinde yürüyüşe çıkan her kont gibi sigarasındaydı.

İçimden "bana da bi fırt versene" demek geçti ancak bir an kendimi kaybetmiş olduğuma verdim bu durumu. Zira şemsiyemi yanıma almıştım almasına ama açmamıştım. Şemsiyeyi açmadığımdan olsa gerek başıma bir kont karısının alması gerekenden fazla güneş nüfuz etmiş olacak ki, FIRT VERMEK gibi bir tabirle tütün isteğimi içimden geçirmişim.

Dehşet içinde yere düşüp bayılmam gerekiyordu ancak hazır kont karısı olarak yürüme şansım varken bunu kaybetmek istemiyordum. Haftada bir kere sahip olduğum bu yürüme şansını, Kont Kocam Edgar ve kontluğu panikletecek şekilde bozmak istemiyordum.

Kont Kocam Edgar ile sessizlik ve temassızlık halinde yürürken elbette konuşmuyorduk. 

Kont Kocam Edgar, biten sigarasının ardından başka bir sigara çıkardı. Sarma sigaraydı, filtresizdi. Dikkatimi bir kont karısı olarak sigaranın filtreli mi filtresiz mi olduğuna yönelttiğim için bayılmam ve kısa süreli psikoza girmem gerekirdi ancak dediğim gibi, yürümek istiyordum. Bu günahlarımı nasılsa günah çıkarırken anlatırdım. 

Yürüyüş sırasında pek sık olmasa da Kont Kocam Edgar'ın yüzüne bakıyordum. Bir kont karısına uygun biçimde, arazimiz içindeki yürüyüşte bakmam gereken sıklığı aşmama sebep olan ise içtiği yeni sigaradan yükselen keskin kokuydu. 

Kont Kocam Edgar yeni sigarasını içerken yüzündeki hatlar gevşemeye başladı. Uyumlu adımlarla ve orta tempoda olan yürüyüşümüz, bir süre sonra yalpalayan Kont Kocam Edgar'ın sarsak adımlar ve temposuz yürüyüşü ile bozuldu.

Her kont karısı gibi durumu görmezden gelmeye çalıştım ancak yüz kaslarını kontrol edemeyen Kont Kocam Edgar'ın, hayatında gülmemiş ancak bir kaç kere gizlice gülümsemiş olan Kont Kocam Edgar'ın yüzündeki mimikler bir konta yakışmayacak kadar çeşitlenmeye ve bir konta yakışmayacak hızda değişmeye başlamıştı. 

En son gözündeki monokl da yere düşünce ve adımlarıyla onu ezince dayanamayıp bir kont karısını yakışacak biçimde bağırdım:

"Edgar!"

Kont Kocam Edgar birden bana döndü, bakışları bakışlarımla karşılaşacağı yerde sabitleyemediği bakışları yeni korsem hizasında kalakaldı. 

"Edgar!" dedim bir kez daha. 

İçtiği sigaranın elinde küçücük kaldığını gördüm. Suratı ve ifadesi ise yürüyüşe çıktığımızdan bu yana başka bir insanın ifadelerine dönüşmüştü adeta...

Adeta, hormonları olan bir canlının bakışlarıydı bunlar.

Kont Kocam Edgar, ikinci bağırmamda aramızdaki 2,5 metrelik mesafeyi ihlal etti ve bana biraz yaklaşmaya başladı.

Bir konta yakışmayan değişimler içinde olduğundan, her kont karısı gibi yürüyüşü kesip, geri dönerek, malikane yönüne doğru ilerlemeye başladım.

Kont Kocam Edgar ise yavaşlayan adımlar ve tepkileri gibi, yavaşlayan idrak gücü sonunda, benim bir kaç adım uzaklaşmamın ardından ancak durumu kavrayabilmişti.

Güçlü bir nefesle sigarasının sonunu da çektiğini duydum, ardından sigarayı yere atmış olacak ki bana yaklaştığında elinden sigaranın kokusu gelmiyordu.

Adımlarını hızlandırmaya çalışıyor ancak dengesizliği yüzünden bana ulaşamıyordu. Kafamı asla çevirip arkaya bakmıyordum ama adımlarının sesi bana bunu anlatıyordu.

Birden adımları hızlandı. Kont karısı olduğum ve tripte olduğum için arkamı dönmedim ancak hızlanan adımları karşısında kont karısı olduğum için daha hızlı yürümem, koşmam mümkün değildi. Tripteki kont karısı hızımda adımlarımı atmaya devam ettim.

Birden arkadan elbisemin arkasından sarkan korsenin ipinden beni tuttuğunu fark ettim, daha dönüp bağıramadan, beni kendisine doğru çekmişti bile.

Sigarasının berbat kokusu ve Harvey Nichols kıayfetlerinden yükselen sigara ve monarşi kokusu burnumun direğini kırmıştı.

Pek fazla konuşamayacağım bir durumdaydım, bir kont karısı olarak fiziksel yakınlaşma anında her kont karısının yapması gerekeni yaptım, beklenen tepkiyi verdim.

"Çek şu elini Edgar!"

Kont karısı ses tonum ya da kasları üzerindeki feodal denetimini yitirmesinden olsa gerek, Kont Kocam Edgar bir kaç saniye sonra beni bıraktı. 

Ben eve döndükten ve beş çayını kuzey kanadındaki odaya servis etmelerini hizmetçilere söyledikten sonra ancak gelebildi Kont Kocam Edgar.

Mutsuzdu.

"Edgar, neyiniz var hayatım? Gelip bir bardak çay için de kendinize gelin" diyerek çay sehpasını gösterdim ona.

Süklüm püklüm bir halde karşıma geçip oturdu.

Hizmetçiyi çağırdım, Kont Kocam Edgar'a çay servis etmesini söyledim.

Kont Kocam Edgar çay içerken onu uzaktan süzdüm, gözlerimiz buluştu. Gözlerimi hemen geri çektim.

"Çay size iyi gelecektir Edgar" dedim.

İç çekti. Gözyaşlarının çaya aktığını görmemek için her kont karısı gibi kafamı çevirdim.

Bir cumartesi günüydü ve kontluğumuz içindeki devasa malikanenin içinde çay içiyorduk.

Bir kont karısı ve bir kont daha ne ister ki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kont Kocam Edgar Sınıf Bilinci

"Vikontesin eltisine ne demeli peki? Sınıf bilinci için diktirdiği o korse de neydi öyle! Aman Tanrım, uzun zamandır gördüğüm en sıkı k...